Anlatma Ve Yazma Arasında Serseri Bir Bilgelik: Sait Faik
Sait Faik’in hikâyelerinde hemen göze çarpan unsurlar arasında
onun hikâye anlatmaya olan düşkünlüğü gelir. Tabii bir hikâyecinin
hikâye anlatmasından daha doğal ne olabilir, değil mi? Fakat Sait
Faik’te bu durum yani hikâye anlatıcılığı, başlı başına bir konu, yazarın
neredeyse tüm eserlerine ve hayatına sızmış bir durumdur.
Onun hikâye anlatması, salt bir hikâyecinin hikâye yazması değildir.
Yazma ve anlatma eylemleri arasındaki farklılık, bu ikisinin
zaman zaman birbirine çakışması zaman zaman ise tamamen ayrı
kutuplarda yer alması, Sait Faik anlatısında dikkati çeken bir noktadır.
Bu makalede söz konusu durum, yazarın ilk baskısı 1951 yılında
yapılan Havada Bulut adlı hikâye kitabından yola çıkarak göz
önüne serilmeye çalışılacaktır.
Sait Faik’in hikâyelerinde hemen göze çarpan unsurlar arasında
onun hikâye anlatmaya olan düşkünlüğü gelir. Tabii bir hikâyecinin
hikâye anlatmasından daha doğal ne olabilir, değil mi? Fakat Sait
Faik’te bu durum yani hikâye anlatıcılığı, başlı başına bir konu, yazarın
neredeyse tüm eserlerine ve hayatına sızmış bir durumdur.
Onun hikâye anlatması, salt bir hikâyecinin hikâye yazması değildir.
Yazma ve anlatma eylemleri arasındaki farklılık, bu ikisinin
zaman zaman birbirine çakışması zaman zaman ise tamamen ayrı
kutuplarda yer alması, Sait Faik anlatısında dikkati çeken bir noktadır.
Bu makalede söz konusu durum, yazarın ilk baskısı 1951 yılında
yapılan Havada Bulut adlı hikâye kitabından yola çıkarak göz
önüne serilmeye çalışılacaktır.
